Çocukların sevdiği yiyeceklerde dahil gıdada Sodyum Metabisülfit E223 ve genel olarak sülfit araştırması – 1

E223

Sodyum metabisülfit  E223

Elevit ve domuz ilişkisi ile ilgili yazdığım blog yazıları bir yerlere ulaştı. Birilerinin dikkatini çekti ve konuyla ilgili yazılarımında kaynak gösterildiği dava açıldı ayrıca bir süreç daha var bu da dava süreci kadar önemli onu da inşallah gerçekleştiğinde yine burada duyuracağım.

Ancak ilaç konusuna değinince bir de günlük yediklerimizin içinde kim bilir neler var sorusu sürekli içimde. Markette gerçek bir psikopat haline geldiğimi söyleyebilirim. Bu yüzden ekmek konusunda L-sistein hakkında yine ufak bir araştırma yapmış Bakanlıktan sorularıma gönderilen yazıyı ve rahatlatıcı cevabı burada sizlerle paylaşmıştım.

Bu iki araştırmayı da sonuçlandırdıktan sonra sıra bir yenisine geldi. Geldi çünkü şirketlerin büyük paralar dönen gıda sektöründe var olma ve daha çok para kazanma, maliyeti düşürme savaşları insanları muhakkak bir yerlerde kötü etkiliyor. Maliyetler ar-ge ile düşüyor. Ancak ar-ge insan faydasına değil doğal olanı daha ucuz olan yapay olan ile ikame etmeye gidiyor.

Ekmek ile ilgili araştırma sırasında bir okuyucum şu e-postayı gönderdi.

“NOT: Sizden bir ricam var. Eğer gündeminize alabilirseniz bisküvi üretiminde kullanılan SODYUM METABİSÜLFİT i lütfen alın. Alzaymır yaşının ülkemizde niye 50 yaşın altına düştüğünü, kanser vakalarının niye bu kadar yayıldığını göreceksiniz. Ayrıca Irak, İran, Cezayir, Rusya, Kanada ve ABD de niçin yasaklandığınıda araştırabilirsiniz. Özellikle petibör bisküvilerin içindekilerinde koruyucu olarak kullanıldığı yazmakta. Fakat koruyucu değil ….“

Kayıtsız kalamadım.

Şimdi birlikte sodyum metabisülfiti yapabildiğimiz kadar araştıralım. Katkınız olursa hemen gönderin e-posta ile veya yorum yazarak.

Sodyum metabisülfit (bundan sonra kısaca SM diyeceğim) nedir?

Her şey gibi muhtemelen SMyi de bilmeden bir çok yiyecek ve/veya içeceğin içerisinde alıyoruz.

Sülfitler inorganik tuzdur. Antioksidan ve koruyucu özelliği vardır. Disodyum tuzu olarak da bilinir. SM ise özellikle gıda sektöründe kullanılır ancak bir çok başka sektörde de kullanımı vardır. SM renk açıcı özelliği ve koruyu antibakteriyel, antioksidan vb özelliği olması nedeniyle gıda sektöründe kullanılmakta. Yani ürün size daha güzel daha taze daha çıtır gözüksün mevuzusu işin içinde var. Bu varsa, sağlıktan ödün verme de oluyor o işin içinde bence. Göreceğiz.

http://bilheal.bilkent.edu.tr/aykonu/istenmeyen.html linkinde yer alan araştırmada şu yazmakta;

“SULFİTLER- SO2, sülfitleyici maddeler (Sülfür di oksit, sodyum veya potasyum sülfit, bisülfit, metabisülfit) olarak da bilinirler. Gıda koruyucusu olarak ve fermente içeceklerin kaplarında kullanılırlar. Fırınlanmış ürünler, çaylar, çeşniler, deniz ürünleri, reçeller, jöleler, kurutulmuş meyveler, meyve suları, konserve ve suyu alınmış sebzeler, dondurulmuş patates ve çorba karışımlarında, bira şarap ve elma şarabı gibi içeceklerde bulunurlar. Bir çok restoranın salata barında yüksek düzeyde sülfit mevcuttur.

Çayda var çayda. Hayatımda sudan sonra en çok sevdiğim içecekte dahi varmış bu madde koruyucu adı altında. Ve yine aynı yazıda diyorki;

”Sülfitler göğüste sıkışma, kurdeşen, karında kramp, ishal, kan basıncı düşmesi, başta yanma hissi, halsizlik, nabız hızlanması gibi bulgulara neden olur. Ayrıca sülfitler, bunlara duyarlı astımlılarda astım atağını tetikleyebilir.” YOK ARTIK!

Bir üniversite sitesinde yazan bilgiye elbette güveniyorum ki araştırmadan doğrulamadan yazılmaz. Bir çok gıdada yer alan ancak bunca zararı olan bir şey neden kullanılır koruyucu adı altında anlamak mümkün değil. Yani üreticiler bilmiyorlarmı sanki bunca zararı. Biliyorlar. Herhangi bir ürünün üzerinde hadi diğer zararlarını geçtim astımı olanlar kullanmasın yazıyor mu? Yazmıyor. Bu bile resmen penaltı ve kırmızı kart. Bunu bile bile de ürünleri çocukların sevdiği ürünlere de katarak satıyorlar. Başka zararları varmı bakacağız.

Uluslararası kanser araştırma ajansının (IRCA) araştırmasında http://monographs.iarc.fr/ENG/Monographs/vol54/mono54-7.pdf

SMnin potasyum metabisülfit gibi gıda sektörünün çeşitli süreçlerinde ve koruyucu amaçlı kullanıldığı belirtiliyor. Ayrıca fareler üzerinde kanserojen madde ile ilgili yapılan bir araştırmada oral yoldan farelere SM verilidiği, tümör büyümesi görülmediği belirtilmektedir. Zaten IRCAnın kanserojen maddeler sınıfına girenler listesinde de adı yok.

“The uses of potassium metabisulfite are similar to those of sodium metabisulfite; it is used especiaIly in the processing and preservng of foods and beverages (Sax & Lewis, 1987)… Potassium metabisu/fite was tested for carcinogenicity in one study in mice by oral administration in the drinking-water and sodium metabisulfite in one study in rats by oral administration in the diet. No increase in tumour incidence was observed in mice, and there was no indication of a dose-related increase in tumour incidence in rats, but both studies had some inadequacies in reporting of data.”

Bu sefer aktüel dergisine bakacağız. 2014 kasım tarihli bir haber. http://www.aktuel.com.tr/dunya/2014/11/16/zehir-yiyoruz Prof. Dr. Fatih Gültekin uyarıyormuş bizi. Burada bir çok madde var hepsine değinecek zamanım yok siz okuyabilirsiniz ama konumuz olan SM ile ilgili şu bilgi var.

“Çocukluk döneminin en fazla görülen psikiyatrik bozukluğu olan hiperaktiviteyi sentetik gıda boyaları artırabilir. Hatta normal çocukların davranışlarını bile olumsuz yönde etkiler. Katkı maddelerinin bir kısmı DNA’ya, yani genlerimize zarar verme potansiyeline sahiptir. Örneğin günde 50 gram salam, sucuk ve pastırma gibi et ürünleri tüketenlerde bağırsak kanseri görülme riski yüzde 21 artmaktadır. Katkı maddeleri alerjileri, aspartam ve sukraloz gibi tatlandırıcılar migreni olanlarda baş ağrısını tetikler. Kola içindeki fosforik asit ise kemik erimesine yol açar. En çok etkilenenler elbette çocuklar.

BİSKÜVİLER

Normal bisküvilerde Sodyum metabisülfit (E223) vardır. Alerjiye yol açabilir, baş ağrısını tetikleyebilir, DNA’ya hasar verebilir. Diyet bisküvi tüketirken tatlı yerine tuzlu olanlar tercih edilmeli. Tatlı olanlarda asesulfam K (E950) ve neohesperidin DC (E959) gibi tatlandırıcılar vardır.

KONSERVELER

Sodyum benzoat (E211) ve Sodyum metabisülfit (E223) gibi koruyucu, Allura red AC (E129) gibi sentetik renklendirici içerenler tercih edilmemeli. Kanser riskini artırabilir, alerjiye yol açabilir, DNA hasarı oluşturabilir.”

Bir başka araştırma olan http://edis.ifas.ufl.edu/fy731 University of Florida araştırması diyorki;

Sülfitler gıda katkısı olarak Amerikada 1664den beri kullanılıyor, 1800lerden beri onaylı bir şekilde kullanılıyor. GRAS yani genel olarak güvenli sayılıyor. İnsanların az bir kısmı bu sülfitlere ekstra duyarlı ama az sayıda da olsa bu duyarlılık büyük zararlara sebep olabiliyor diyor.  

“As a food additive, sulfites have been used since 1664 and have been approved for use in the United States since the 1800s (Lester, 1995). With such a history of use, sulfites have been generally regarded as safe (GRAS) by the FDA, however it is suspected that a small percentage of the population is sensitive to sulfites. This sensitivity can cause a wide range of reactions ranging from mild to severe.”

Bununla da bitmiyor;

1988 yılında FDA 10 ppm ya da daha fazla olan sülfatlı ürünlerde yani sülfat saptanabilir bir seviyede mevcut olduğunda, GRAS statüsü olması için ek şartlar eklenmiş. Alıcı apaçık bir şekilde ürünün üzerinde sülfat olduğunu görebilmeli, gerekirse ayrıca bir kart ile bilgiyi alabilmeli denmiş.

Sülfatlar çiğ ete renk verebileceğinden bu da tüketicide sahte tazelik imajı oluşturacağından, ki sahte tazelik, sülfat seviyesi 10 ppm üzerindeyse ette aynı şekilde açıkça gözükecek şekilde bir ibare olması gerekirmiş. (İngilizceleri hızlıca çeviriyorum hatalı ve daha önemli gördüğünüz yerler varsa ingilizce metinlerde söyleyin.)

“In 1988, the FDA proposed new rules that would require the presence of sulfites in standardized foods be declared on the label when the sulfating agents have a functional effect or are present at a detectable level, defined as 10 ppm or more (FDA, 1988a). Additional rules affirmed the GRAS status of sulfating agents in certain specified foods at specified maximum residual levels, provided that the presence of sulfite is declared on the label of packaged products or on bulk containers “plainly in view” of the purchaser or is indicated by a counter sign, card, or another device bearing information that the product has been treated with sulfites (Sapers, 1993).”

“The USDA prohibits the use of sulfites on meat because they may give an appearance of “false freshness” by restoring the red color to raw meat. However, ingredients treated with sulfites may be added to meat in preparation of certain processed foods, beef stew for example. The USDAs Food Safety and Inspection Service (FSIS) adopted a labeling policy for processed meat products consistent with the FDAs regulation (10 ppm or higher require labeling of sulfites). Sulfites must also be declared if they make up one part of a multi-component dinner that contains 10 ppm or more of sulfites, even if the entire dinner contains a lower level than that.”

Günümüzde ise FDA tarafından sülfitler ette ve b1 vitamini kaynağı olan gıdalarda kullanılırken GRAS olarak değerlendirilmiyor (çünkü tiyamini öldürdüğü tespit edilmiş) veya tüketiciye çiğ veya taze olarak servis edilmesi gereken meyve ve sebzelerde de uygun değilmiş.

Şimdi ise şurada New York Timestan bir haber var http://www.nytimes.com/1986/07/09/us/us-issues-ban-on-sulfites-use-in-certain-foods.html

9 temmuz 1986 tarihli bu yazıda diyorki: sülfitler nedeniyle 13 ölüm ve astım gibi bir çok hastalığa sebep oldu. FDA da yasakladı diyor. Sülfitler gizli öldürücüdür diyor yazıda. Hatta neden bu yasaklamanın kısıtlı kaldığı dahi sorgulanıyor.

DEVAM EDECEK…

(Genel olarak SMnin ve sülfitlerin neden niye kullanıldığı ve ne olduğu ile ilgili bilgimiz var şuan ve zararlarını da öğrendik. Daha derine ineceğiz. Bir işe başlamak önemli. Başlamak bitirmenin yarısı.  Lütfen aklınıza gelen, karşılaştığınız her tür bilgi soru ve kaynağı yazın.)

Standart